Türkiye‘de mesleki eğitimin bir sistem içinde başlamasının 13. yüzyılda Ahilik örgütünün yaygınlaşması ile gerçekleştiği kabul edilir. Ahilik teşkilatında mesleki eğitim on yaşında ve altında bireyler için işyerinde yamaklıkla başlamakta, iki yıl sonra çıraklığa, genelde 1001 gün olan çıraklıktan sonra kalfalığa ve 3 yıl süren kalfalık döneminden sonra sınav niteliğinde bir törenle ustalığa terfi edilmekteydi. Ahilik teşkilatı İstanbul’un fethinden sonra zaman içinde gayrimüslim halkın da katılabildiği bir esnaf örgütü olan lonca teşkilatına dönüştü ve mesleki eğitim, 1860 yılına kadar loncalar eliyle gerçekleştirildi. 1860 yılından sonra mesleki eğitim, örgün eğitim kurumlarıyla birlikte yürüdü. 1912 yılında lonca teşkilatına son verildi.
Türkiye’de ahi birlikleri ve lonca devirlerinden sonra mesleki eğitim faaliyetlerin neredeyse tamamı, devlet tarafından gerçekleştirildi. Osmanlı Devleti’nin Tanzimat döneminde Mithat Paşa‘nın valilik yaptığı yerlerde Avrupa’daki mesleki eğitime benzer tarzda çalışmalar yapıldı. Cumhuriyet’in ilanına kadar mesleki eğitim, devletin resmi eğitim politikası içinde yer almıyordu. Cumhuriyet döneminde ise mesleki eğitim okula dayalı bir hal aldı; bu alandaki eğitim faaliyetlerinin neredeyse tamamı, bizzat devlet eliyle gerçekleşti.
Cumhuriyetin ilk yıllarında kamu kaynakları ile sanayi oluşturulmuş ve çırak gereksinimi artmıştı. 1927 yılında eğitim kuramcısı John Dewey‘in raporu doğrultusunda Mesleki ve Teknik Eğitim Genel Müdürlüğü oluşturuldu. Mesleki eğitim, Erkek Sanat Okulları, Kız Sanat Okulları, Ticaret Okulları tarafından sürdürüldü. 1940-1950 dönemi, mesleki eğitimin en fazla geliştiği dönem oldu. 1980’lere kadar devlet ihtiyaç duyduğu ara elemanları kendi okullarında yetiştirirken 1980’lerde sanayinin özelleşmesi ile birlikte özel sektörün gereksinim duyduğu ara elemanı yetiştirme zorunluluğu ortaya çıktı; mesleki ve teknik eğitim yeniden düzenlendi. 18 Haziran 1986 yılında yürürlüğe giren 3308 sayılı kanun ile eğitim merkezlerinde yapılan uygulamalı eğitim ile işyerlerinde yapılan eğitimin paralelliği sağlandı. Bu kanun kimilerince Almanya’daki ikili meslek eğitim sisteminin uyarlanması olarak değerlendirilmiş, kimilerince ise Ahi birliklerinin ve uygulamalarını yaşatan bir kanun olarak düşünülmüştür.
Günümüzde Türkiye’de mesleki ve teknik eğitim örgün ve yaygın eğitim programlarıyla sürdürülür. Örgün meslek eğitimi için ilköğretim öğrencileri, sekizinci sınıfın sonunda yapılan merkezi sınav sonuçlarına göre yöneldikleri Mesleki ve Teknik Eğitim Liselerinde meslek eğitimi alır. Tüm liselerde 9. sınıf programları ortaktır. Meslek ve Teknik Liselerde öğrenciler 10. sınıfta alan seçimi yapar, 11 ve 12. sınıfta seçtikleri alana bağlı dal eğitimi alırlar. Açık öğretim yoluyla da meslek eğitimine devam etmek mümkündür. Mesleki açık öğretimde öğrenciler, meslek derslerini mesleki ve teknik liselerde yüz yüze eğitimle alırlar.[9] Çıraklık, ustalık ve kalfalık eğitimleri yaygın eğitim kurumu olan mesleki eğitim merkezlerinde yapılır. Meslek lisesi 12. sınıf öğrencileri haftanın iki günü okulda, üç günü işletmelerde meslek eğitimi alır. Ayrıca otelcilik ile ilgili alanlarda okuyan meslek lisesi öğrencileri eğitim-öğretim yılının ekim- nisan aylarında okulda teorik eğitimi alır; yaz aylarında 10. sınıf ve 11. sınıf bitimindeki staj yaparlar. Teknik liseler yaz tatilleri ve hafta sonları 300 saat staj yapmak zorundadır.